17 Ağustos depreminden 3 ay sonra Düzce depremi olmuştu,o zaman işten çıkmış eve gidiyordum sokaktaydım.Yer bir ileri bir geri gitmeye başladı aheste aheste sallanıyordu,ağaçlar aynı yöne doğru eğriliyor sonra düzeliyorlardı.İnsanlar birden evlerinden dışarıya çıkmışlardı.Eve gittiğimde Düzce'nin yerle bir olduğunu duydum.Bugün dayımlardaydık,birden aheste aheste sallanmaya başladık,sallantı tanıdık geldi şu an bir yerlerde büyük bir deprem oluyor dedim ardından Kütahya'dan haber geldi.
17 Ağustos Gölcük depremini birebir yaşadım.Deprem esnasında uykumdan uyanmıştım, ilk gördüğüm şey,ağır olduğu için yerinden kaldıramadığımız 150 kg lık döküm sobanın top gibi zıplamasıydı.Evin içinde kırılmadık bardak tabak cam eşya kalmamıştı,buzdolabımız mutfaktan çıkmış hole kadar gelmişti.Kapıyı zorladım kapı açılmıyordu,ev resmen kağıt gibi eğilip bükülüyor kapıları sıkıştırdığı için kapıları açmak mümkün olmuyordu.Ayakta durmakta zorlanıyordum sanki bir trenin iki vagonu arasındaydım,sağa sola yukarıya aşağıya sallanmaktan yürümek mümkün olmuyordu.Anne baba diye diğer odaya bağırıyordum ama sesimi kendim bile duyamıyordum.Evin beton direklerinin içindeki demirlerin gıcırtıları, düşüp kırılan eşyaların sesleri hala kulaklarımdadır. Deprem 45 saniye sürmüştü.Bittikten sonra çıkabilmiştik dışarıya.Ne olduğunu anlamadan karşı sokaktaki 5 katlı binanın artık biz moloz yığını olduğunu gördük.Elinde el feneri olan komşumuzun ışığı tuttuğu yere baktığımda komşumuzun koltukta uyurken üzerine tavanın düştüğünü ve orada öldüğünü gördük.Depremden sonra yapılan incelemelerde evimizin bütün direklerinin demir bağlantılarında kopukluk olduğu söylenmişti.Eğer deprem 10 sn daha sürseydi bizimde evimiz çökecekmiş.
Daha fazla yazamayacağım Allah herkesi bu sinsi afetten korusun..